Karbon Ayak İzi
İklim krizinin yıkıcı etkilerini azaltabilmek ve sürdürülebilirliğe katkı sunabilmek için karbon ayak izini azaltacak uygulamaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Karbon ayak izinin azaltılmasını destekleyen bireysel ve kurumsal çalışmalarla ilgili detaylar ise Arçelik Sürdürülebilirlik sayfasında!
Net Sıfır Hedefi: Geleceği Şekillendirme Zamanı
İklim krizinin yıkıcı etkilerini önleyebilmek için yapılacak çok şey var. Bunlardan biri de gezegenimiz için önemli bir sürdürülebilirlik adımı olan Paris İklim Anlaşması’nın belirlediği net sıfır hedefi. Zamana karşı verilen ve gezegenin geleceğini şekillendirecek bu yarışta net sıfır hedefi; karbon salınımını 2030 itibarıyla yarı yarıya azaltmak, 2050 yılına kadar ise tüm gezegende ulaşmak olarak belirlendi.
Peki, iklim değişikliğini bu kadar etkileyen
ve dünya ülkeleri tarafından hedef olarak belirlenen “net zero” tam olarak ne
demek? Gelin, bir diğer ifadeyle net sıfır emisyon konusunu daha detaylı
inceleyelim.
Net Zero Hedefi Nedir?
Sera gazları, atmosferde bulunan ısıyı hapsederek gezegenin ısınmasını sebep olur. Bu durum da iklim krizinin büyümesine yol açar. Net zero ya da net sıfır emisyon hedefi ise karbondioksit (CO2) de dahil olmak üzere tüm sera gazı emisyonlarının dengelenmesi anlamına gelir. Bu hedef doğrultusunda daha önce verilen tahribatın tamiri olmasa da emisyonları düşük tutarak iklim krizinin yıkıcı etkilerini kontrol altına almak hedefleniyor.
Net Zero Emisyon ile Karbon Nötr Farkları Nelerdir?
İklim değişikliğine sebep olan birincil sera gazı karbondioksittir. Bu nedenle karbondioksit salınımının önlenmesi ya da azaltılması, çevreye verilen en büyük katkılar arasında yer alıyor. Net zero hedefinde tüm sera gazlarının emisyonlarının dengelenmesi söz konusuyken karbon nötr de atmosfere salınan karbondioksit emisyonlarının dengelenmesi anlamına geliyor.
Net Sıfır Emisyon Hedefine Ulaşmanın Önemi: 1.5 Derece ve 2 Derece Arasında Ne Fark Var?
Kuraklık, sel ve buzulların erimesi gibi iklim değişikliğinin sebep olduğu bir dizi kötü senaryo bulunuyor. Gezegenimiz halihazırda bu durumlarla karşı karşıya. Ekosistemin ve canlıların varlığının devam edebilmesi için Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ise veriler ışığında küresel ortalama sıcaklıkların 1,5°C eşiğinin altında kalma uyarısında bulunuyor.
Birçok devletin iklim konusunda ortaklık kurduğu Paris İklim Anlaşması da iklim krizinin önüne geçmek için küresel sıcaklık artışını en fazla 2°C ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5°C’nin altında tutmayı amaçlıyor.
WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) yayınına göre IPCC, “Ortalama yüzey sıcaklığındaki artış 1,5°C’yi bulduğunda %100 artması beklenen sel riski, 2°C’lik ısınmayla %170’e ulaşacak.” ve “Şiddetli kuraklığa maruz kalan insan sayısı 1,5°C’lik artışta 350 milyona, 2°C’lik artışta ise 410 milyona çakabilir.” diyor.
Kısacası 1.5℃ ile 2℃ arasında çok fark yokmuş gibi görünse de aşırı sıcak hava dalgasından etkilenme oranını hayli artırıyor. Ekosistemin devamlılığı ve doğal kaynakların tükenmemesi için ise bu sınıra uymak şart. İklim değişimini durdurmak mümkün olmasa da kontrol altına almak ancak bu şekilde mümkün olabilir.
Net Sıfır Hedefine Ulaşmak İçin Neler Yapılabilir?
Emisyon azaltımını sağlamak, küresel bir iş birliği ile mümkün olduğu için dünyanın farklı noktalarında yer alan pek çok farklı devlet bu konuda destek sağlıyor. 100’den fazla ülkenin imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın net sıfır hedefine ulaşmak, yaşadığımız gezegenin yaşanabilirliği için çok önemli. Butan, Gabon, Guyana, Komorlar, Madagaskar, Niue, Panama ve Surinam gibi ülkeler ise net sıfır hedefine ulaşabildi. Türkiye ve diğer imzacı ülkelerin de 2053 yılına kadar net sıfır hedefine ulaşması bekleniyor.
Net sıfır hedefine ulaşmak için uygulanabilecek adımları bu şekilde sıralayabiliriz:
● Kömür gibi fosil yakıt kullanımı yerine yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilebilir.
● Paris İklim Anlaşması gibi küresel çapta önemli olan ekolojik anlaşmalara uyulabilir.
● Karbon yakalama ve depolama teknolojilerine yatırım yapılabilir.
● Ormanların, yeşil alanların korunması için çalışmalar hızlandırılabilir.
● Özellikle sanayi ve imalat sektörü tarafından enerji tasarrufuna yatırım yapılabilir.
Bireysel olarak da enerji tasarrufu yapılabilir, gıda israfı yapmamaya dikkat edilebilir. Ayrıca araç kullanmak yerine yürümek veya bisiklete binmek, atık azaltımı ve geri dönüşüm yapmak, net sıfır hedefine ulaşma konusunda karbon emisyonunu azaltmak adına katkı sağlayabilir.
Net Sıfıra Geçişin Zorlukları ve Fırsatları: Bilinmesi Gerekenler
Yeni bir düzen kurmak, eski düzenin alışkanlıklarını bırakmak elbette kolay değil. İşletmeler için maliyetli süreçler söz konusu olabilir. Ancak enerji fiyatları günden güne artarken yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak hem karbon salınımı azaltılabilir hem de enerji maliyetleri düşürülebilir.
Net sıfır konusunda şirketler kurumsal duruş geliştirip karbon ayak izini azaltarak tedarikçilerini, müşterilerini ve iş birliğinde olduğu kurumları buna teşvik edebilir. Bu konuda kurumsal sosyal sorumluluğun verdiği güçten faydalanılarak adımlar daha hızlı atılabilir.
Karbon ayak izlerinin büyük kısmı tedarik zincirlerinden geliyor. Bu nedenle şirketlerin yeşil tedarik zincirini tercih ederek iklim krizinin kontrol altına alınmasına destek vermesi önemli. Bu konu çok fazla çaba ve kaynak gerektirse de şirketlerin varlıklarının uzun ömürlü olmasını sağlıyor.
İklim krizinin yarattığı sorunlar bilinen bir gerçek ve ne yazık ki devam edecek. Bu durumun bilincinde olan şirketlerin ise kısa vadeli kazançlar için karbon-nötr çalışma yapmayan şirketlere göre krizlerden daha başarılı çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
Arçelik olarak net sıfır hedefi kapsamında, karbon emisyonlarını azaltabilmek ve küresel ısınmasının yıkıcı etkilerini önleyebilmek için bir yol haritası çizdik. Yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği projeleri, tedarik zincirinin iyileştirilmesi konusunda büyük kilometre taşları belirledik. Daha detaylı bilgi içinİklim Değişikliğiyle Mücadele sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Karbon Ayak İzi ve İklim Değişikliği: Şimdi Harekete Geçmek Neden Önemli?
Nüfus yoğunluğu ve fosil yakıt kullanımının artması; kuraklık, aşırı yağış, buzul erimeleri gibi iklim değişimlerine ve çevre kirliliğine yol açıyor. Son yıllarda gezegenimizin geleceği için gündeme alınan konular da küresel ısınma, iklim krizi, karbon ayak izi gibi duraklardan geçiyor.
Gıda güvenliğinden ekonomik problemlere kadar etki eden iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ya da kontrol altına alabilmek mümkün mü? Harekete geçmek için karbon ayak izinin azaltılması, sera gazı gibi emisyon kaynaklarının kontrol altına alınması önemli bir adım mı?
Çözümün bir parçası olmak adına Mathis Wackernagel ve ekolojist William Rees tarafından tanımlanan ekolojik ayak izi kelimesinden doğan karbon ayak izi kavramına biraz daha detaylı bakalım.
Karbon Ayak İzi Nedir?
Ulaşım, hayvancılık, endüstri, sanayi, atık maddeler gibi konularda enerji olarak fosil yakıtların kullanılması, atmosfere salınan eşdeğer karbondioksit miktarını günden güne arttırıyor. Normal süreçte doğa, atmosferde bulunan sera gazlarının dengesini sağlayabilir. Ancak insan faaliyetlerinin etkisi doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı salınımına neden oluyor.
Karbon ayak izi ise bir bireyin, bir ailenin, bir ülkenin veya bir kuruluşun sürdürdüğü faaliyetler sonucu atmosfere saldığı sera gazlarının içinde bulunan karbondioksit miktarının ton bazında ölçülmesini ifade ediyor. Bu durumda da enerji tüketiminin yüksek olduğu endüstriyel faaliyetlerin yanı sıra günlük kişisel tercihler de karbon ayak izini artırabileceğinin bilincinde olmak gerekiyor.
Karbon ayak izini ölçmek ise bu kötü gidişatı kontrol altına alabilmek için ne ölçüde çalışmalar yapılması gerektiğine dair bilgi veriyor. Dünya’ya verilen tahribatı ölçerek harekete geçebilmek adına karbon ayak izi hesabını bilmek ise hayli önem taşıyor.
Doğal kaynakların üretilmesi için dünya üzerindeki üretken alanların sayısı biyolojik kapasite olarak adlandırılır. Karbon ayak izi hesabı, bu üretim için daha ne kadarlık bir biyokapasiteye ihtiyaç olduğunu gösterir. Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network) tarafından yapılan araştırmaya göre en büyük karbon ayak izine sahip olan ülkeler arasında Çin, ABD ve Hindistan bulunuyor. Türkiye, İtalya ve Almanya’nın aralarında bulunduğu pek çok farklı ülke ise daha fazla biyokapasiteye ihtiyaç duyuyor.
Bireysel ve Kurumsal Karbon Ayak İzlerinin Çevreye Etkisi Nedir?
Karbondioksit, atmosferde daha uzun süre kaldığı için Dünya’nın uzun ömürlü sera gazlarının en önemlisi olarak görülüyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor.
Şirketlerin yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıtlara yatırım yaparak varlıklarını sürdürmeleri ve enerji verimliliği yerine günlük çözümler kullanmaları, karbon salınımına neden olduğu gibi dolaylı olarak iklim krizinin artmasına da sebep oluyor. Kurumsal olarak şirketlerin sera gazı emisyon miktarını azaltabilmeleri için ISO 14067 Ürün Karbon Ayak İzi Standardı çerçevesinde hareket etmeleri gerekiyor.
Genel olarak karbon ayak izinin sanayi endüstrisinden kaynaklandığı düşünülse de bireysel olarak alınan kararlar da karbon salınımını etkiliyor. Kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtları tüketmek ve enerji kaynaklarını gereksiz yere kullanmak da karbon ayak izinin artmasına, dolayısıyla çevre kirliliğine ve uzun vadede ekolojik dengenin bozulmasına sebep oluyor. Yapılması gereken ise karbon ayak izini azaltmak için harekete geçmek.
İklim Değişikliği Nedir?
Küresel bir sorun olan iklim değişikliği; ekosistemi, gezegenin varlığını ve insanları etkilemenin yanı sıra dünya ekonomisini de etkiliyor. İklim değişikliği, atmosfere salınan zararlı gazların artışıyla birlikte küresel sıcaklık artışının uzun vadede hızlanmasıyla ortaya çıkan bir sorun.
Dünya gündeminin son yıllarını etkilese de aslında iklim değişikliği Sanayi Devrimi’nden bu yana hayatımızı etkiliyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre iklim değişikliğinin ana sebepleri arasında fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, arazi kullanımı, hayvancılık sektörü ve endüstriyel faaliyetler yer alıyor.
İklim Değişikliğinin Yıkıcı Etkileri Nelerdir?
İklim değişikliğinin etkileri sadece hava sıcaklığının günden güne kontrolsüz bir şekilde artmasıyla sonuçlanmıyor. Seller, aşırı hava olaylarının sıklığı, buzulların erimesi, deniz ve okyanus suyu seviyelerinin yükselmesi, ekolojik dengenin bozulması gibi olumsuz etkileri bulunuyor. Bu etkiler sebebiyle insanlar, diğer canlılar ve küresel ekonomiler de risk altında oluyor.
Karbon Emisyonları ve İklim değişikliği Arasında Bir Bağlantı Var mı?
Karbon emisyonu, sera gazlarının atmosfere yayılması anlamına geliyor. İklim değişikliğinin en büyük sebebi ise başta kömür olmak üzere fosil yakıt kullanıma bağlı olarak artan sera gazları. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini kontrol altına almak için ise karbon salınımını azaltmak gerekiyor.
Karbon emisyonlarını azaltabilmek için hem kurumsal hem de bireysel olarak bir dizi önlem almak şart. Bunu sağlayabilmek adına sürdürülebilirlik konusuna önem verip enerji verimliliği uygulamalarına, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına, geri dönüşüme ve sıfır atık gibi kurtarıcı çalışmalara destek vermek gerekiyor.
Harekete Geçme Zamanı: Karbon Ayak İzimizi Nasıl Azaltabiliriz?
Karbon ayak izi ölçümü; bireylerin, kurumların ve ülkelerin iklim değişikliğini kontrol altına almasını sağlayacak adımlardan biri. Karbon ayak izinin hesaplanmasının hedef belirlenerek buna göre azaltılması, küresel ısınmanın yıkıcı etkisini kontrol altında tutarak ekosistemin de gelecek nesillerin de yaşam kalitesini korumasını sağlayacaktır. Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması gibi küresel anlaşmalarla karbon ayak izinin küçültülmesi hedefleniyor.
Karbon ayak izinin oluşmasına neden olan insan faaliyetlerinin farkında olarak atılacak küçük adımlar, büyük farklar doğurabilir. Karbon ayak izimizi bireysel olarak azaltacak adımları şu şekilde sıralayabiliriz:
● Araç kullanmak yerine bisiklet kullanımını ya da yürümeyi tercih etmek
● Elektrikli ve elektronik aletlerin seçimini verimliliği yüksek olanlardan yana kullanmak
● Kullanılmayan elektrikli ev aletlerini kapalı tutmak
● Güneş panellerinden enerji sağlamak
● Yalıtım yapmak
● Yeşil alanları korumak
● Çevre temizliğine dikkat etmek
● İklim değişikliği konusunda bilinçlenmek ve bilinçlendirmek
Biz de Arçelik olarak kurumsal bakış açımızla iklim krizi ile mücadele stratejimiz doğrultusunda sera gazı emisyonunu azaltma hedeflerimizi belirledik. Hayata geçirdiğimiz sürdürülebilirlik faaliyetlerinin yanı sıra tüm paydaşlarımızın bu konudaki farkındalığını artırmayı da hedefliyoruz.
İklim kriziyle mücadeleye katkı sağlamak için enerji verimliliği projeleri geliştiriyor, yenilenebilir enerji sistemlerine yatırım yapıyoruz. Ayrıca enerji tasarruflu ürünlerimizle müşterilerimizin karbon ayak izlerini azaltmaya da katkıda bulunuyoruz. Detaylı bilgi için Değer Zincirinde Sera Gazı Salımları sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
AB Yeşil Mutabakatı Nedir?: Sınırda Karbon Düzenlemesinin Etkileri
Dünya’nın en büyük sorunlarından biri de maalesef iklim krizi. Bu kriz Dünya’nın dengesiz mevsimler yaşaması ve aşırı kuraklık ya da aşırı yağış alması gibi sadece çevresel sorunlara yol açmıyor. Hem sosyal hem de ekonomik anlamdan da farklı problemler doğuruyor. Birleşmiş Milletler’in Hükümetler Arası İklim Paneli (IPCC)’nin son yayımladığı Climate Change 2022: Impacts, Adaptation and Vulnerability Raporu’na göre de küresel ısınmanın etkilerinin her zamankinden daha belirgin olduğu ortaya çıkıyor.
Çözüm için uluslararası işbirliği ve kararlı eylemler gerekiyor. Bu gündemle birlikte krizin yıkıcı etkisini yavaşlatmak için bireyler, işletmeler ve ülkeler çeşitli sorumluluklar almaya başladı. Paris Anlaşması ve ETS (Emisyon Ticaret Sistemi) gibi ulusal ve uluslararası uygulamaların ardından ele alınan en güncel konulardan biri de Avrupa Yeşil Mutabakatı. Küresel etkiye sahip bu uygulamaya daha yakından bakalım.
AB Yeşil Mutabakatı (The European Green Deal) Nedir?
Avrupa Yeşil Mutabakatı; iklim değişikliği, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik dönüşüm gibi konuları ele alarak, Avrupa’da karbon emisyonlarını azaltmayı, küresel ısınmanın etkilerini kontrol altına almayı ve yeşil bir ekonomiye geçmeyi destekleyen uluslararası bir anlaşma. İsmi her ne kadar AB Yeşil Mutabakatı olsa da küresel bir sorun olduğu için sadece Avrupa Birliği ülkelerini değil komşularını da önemsediğini, onları da bu anlaşmaya davet ettiğini söyleyebiliriz.
Yeşil Mutabakat Neyi Hedefliyor?
Yeşil Mutabakat olarak da geçen bu anlaşma ile birlikte ilk olarak AB'nin iklim, enerji, ulaşım ve vergilendirme politikalarının düzenlenmesi ve 1990 seviyelerine kıyasla 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını en az %55 azaltılması hedefleniyor.
Ayrıca aşağıdaki konular da net hedefler arasında yer alıyor:
● 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonu olmaması
● Kirliliği azaltıp kaynakların verimli kullanımını artırması
● Yeşil ve döngüsel ekonomiye geçerek ekonomik büyüme sağlanması
● Kimsenin ve hiçbir yerin arkada bırakılmaması (Adil geçiş)
Avrupa Yeşil Mutabakatı, gerekli yatırımlar ve mevcut finansman araçlarını ana hatlarıyla belirterek adil ve kapsayıcı bir geçişin nasıl sağlanacağını açıklıyor. Anlaşma ekonominin tüm sektörlerini özellikle en çok karbon emisyonuna sahip olan ulaşım, enerji, tarım, inşaat, çelik, çimento, bilişim, tekstil ve kimyasal gibi endüstrileri kapsıyor.
Çalışmalarını gerçekleştirmek için belirledikleri politika alanları ise şöyle:
● Ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin korunması ve eski haline getirilmesi
● “Tarladan sofraya” adil, sağlıklı ve çevre dostu bir gıda sistemi tasarlanması
● Sürdürülebilir ve akıllı mobiliteye geçişi hızlandırılması (çevre dostu ulaşım araçlarının teşviki)
● Zehirsiz bir çevre için kirliliğin ortadan kaldırılması hedefine ulaşmak için çalışılması
● Temiz enerji (fosil yakıt kullanmadan üretilen enerji) ve verimli kaynak kullanımını artırılması
● İnşaat sektörünü daha sürdürülebilir kılarak enerji verimliliği sağlayan yapılar inşa edilmesi ve yenilenmesi
● Temiz ve döngüsel ekonomi için sürdürülebilir üretimin teşvik edilmesi
Türkiye AB Yeşil Mutabakatı’nın Neresinde?
Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın yayımlanmasının ardından Avrupa Yeşil Mutabakatı uyum süreci kapsamında 2021 yılında Paris İklim Anlaşması da TBMM tarafından onaylanıp yürürlüğe girdi. Bu planla birlikte Türkiye'nin kalkınma hedefleriyle uyumlu şekilde sürdürülebilir ve yeşil bir ekonomiye geçişinin desteklenmesi amaçlanıyor.
Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın Dünya ekonomisinin dönüşüm politikaları ile uyumlu, yeşil yatırımları teşvik eden, Gümrük Birliği ilişkisi de dikkate alınarak küresel değer zincirlerinin dönüşümüne katkı sağlayacak katma değerli üretimi destekleyecek bir yol haritası niteliği taşıması planlanıyor.
Sınırda Karbon Düzenlemesi Nedir?
Avrupa Yeşil Mutabakatı teklifi kapsamında gündeme gelen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism– CBAM) en basit anlatımla; yüksek emisyonlu üretim maliyeti az olan ürünlerle düşük emisyonlu yüksek maliyetli ürünleri eşit rekabet gücüne taşımayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmak için alınacak tedbirler arasında da “sınırda karbon vergisi” bulunuyor.
Sınırda karbon vergisi, ithal edilen ürünlerin üretiminde kullanılan enerji kaynaklarının karbon ayak izini hesaba katarak gümrükte uygulanması anlamına geliyor. Avrupa Birliği, Ekim 2023 itibariyle sınırda karbon uygulamasına geçmeyi hedefliyor.
Türkiye Sınırda Karbon Düzenlemeleri Kapsamında Neleri Hedefliyor?
Paris Anlaşması’nı onaylayarak 2053 yılına kadar karbon-nötr olma taahhüdünde bulunan Türkiye, Yeşil ve Döngüsel Ekonomi başlığı altında farklı sektörlerde sera gazı salınımın azaltılmasını sağlayacak eylemlerde bulunmayı planlıyor.
Türkiye, Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021 yılı raporu sınırda karbon düzenlemeleri kapsamında ise:
● Enerji yoğun ve kaynak yoğun sektörlerimize etkilerinin sektör bazında çalışılması ve yapılması gereken eylemlerin belirlenmesi,
● Karbon düzenlemesine tabi olabilecek öncelikli imalat sanayi sektörlerinde sera gazı salımının azaltılmasını destekleyen yol haritası veya faaliyetleri belirlenmesi
● AB’nin sınırda karbon düzenlemesi dikkate alınarak karbon fiyatlandırmayı belirlemeye yönelik çalışmalar yürütülmesi,
● Karbon fiyatlandırma çalışmalarına paralel olarak, sektörler üzerinde oluşacak ilave maliyetlere ve ekonomik etkileriyle ilgili de çalışmalar yaparak, artan maliyetlere yönelik destek mekanizmalarının değerlendirilmesi,
● Sanayiden kaynaklı sera gazı emisyonlarının izlenmesine yönelik sistemin ihtiyaçlara göre geliştirilmesi,
● AB tarafından belirlenecek metodoloji/standartlar çerçevesinde belgelendirme yapılmasına yönelik çalışmalar yürütülmesi ve raporlamaya ilişkin teknik destek sağlanması hedefleniyor.
Sınırda Karbon Düzenlemesinin Ekonomiye Etkileri Ne Olur?
Sınırda Karbon Düzenlemesi “rekabet avantajı” konusununda yeni bir düzenleme olduğu için
Türkiye gibi AB’ye ihracat yapan ülkelerinin ekonomilerini derinden etkileyebilir. Çünkü yüksek emisyon değerleri olan ülkeler için ek karbon maliyeti getiren bu düzenlemeyle düşük emisyona sahip ülkeler çok düşük maliyetlerle AB ile ticaret yapma hakkına sahip olacak.
Bu durum karbon emisyonu yüksek ülkeler için hem risk hem de fırsat. Ancak emisyon konusunda atılım yapılırsa bu durumun hem çevreye hem de ekonomiye uzun vadede katkı sağlaması beklendiğini söyleyebiliriz.
Biz de Arçelik olarak belirlediğimiz hedefler kapsamında, kendi operasyonlarımızdan kaynaklanan Kapsam-1, üretimde satın aldığı enerjiden kaynaklanan Kapsam-2 ve satılan ürünlerin kullanımından kaynaklanan Kapsam-3 sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2018 baz yılına göre %50,4 oranında azaltmayı taahhüt ediyoruz. Konu ile ilgili detaylı bilgi almak için Arçelik Faaliyet Raporu 2022 sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.